Tuesday, February 5, 2008

Uzman Avı nasıl bir yarışma?

Ekranların başarılı sunucusu Defne Joy Foster’ın sunduğu, yapımcılığını TT1 Prodiksiyon\Alper Mestçi'nin üstlendiği Uzman Avı, Salı akşamı 20:40 'ta tv8 ekranlarına geliyor…

Uzman Avı’nda kalabalık ortamlarda rastgele seçilen yarışmacıların bilgileri sınanıyor. Ancak bu klasik bir soru cevap yarışması değil… Seçilen yarışmacının uzmanlık alanı soruluyor ve sorular yarışmacının seçtiği konuya göre “o anda” oluşturuluyor. Soru departmanı 20 dakika içerisinde soruları üretip sunucuya iletiyor ve yarışmacı uzmanlık alanı ne ise o dalda yarışıyor.

İki yarışmacı kendi uzmanlık alanlarında birbirleriyle yarışıyor ve kendilerine sorulan 5 sorudan daha fazla soruyu bilen yarışmayı kazanıp para ödülünü katlayarak yarışmaya devam ediyor. Bu durumda uzmanlık alanı, “İbrahim Tatlıses” olan bir adam ile uzmanlık alanı “Bahçe İşleri” olan bir kadın karşı karşıya gelebiliyor ve ödül için yarışabiliyor. Doğal olarak da ortaya çok ilginç görüntüler çıkıyor.

Yarışmacılar seçilirken de sıradışı bir yöntem izleniyor. Kameramız bir yere sabitleniyor ve örneğin “Vapurdan inen beyaz saçlı erkek”, “Pasaja giren ilk köpekli kadın”, “Yere özellikle bıraktığımız cüzdanı ilk alan kişi” yarışmacı olabiliyor.

Uzman Avı, tıpkı “Bi İş İçin Lazım” gibi yepyeni, tamamen özgün ve dünyada hiç denenmemiş bir program ve yine ilk kez tv8’de…


SUNAN : Defne Joy Foster
YÖNETMEN : Orçun Tüten

Defne Joy Foster Röportajı

Sabah Gazetesi Defne Joy Foster Röportajı

defne joy röportajı

2008'de evleniyorum! .... "Mutlu bir aile kurmak istedim hep. Bu da kolay de-ğil, o yüzden bekledim. 2008'de evlenmiş olabilirim,yüksek ihtimal... Kendisini tanımıyorsunuz, o da benim gibi (kahkahalar)... o kamera arkasında... Ben kendimi ilk defa, bi-riyle bu kadar 'tam' hissediyorum. Hayırlısı..."

Ekranları mini etekliler doldurdu

Perili, sihirli dizilerin aranan oyuncusu çikolata renkli sunucu Defne Joy Foster, atv'nin yeni dizisi 'Hayal ve Gerçek'le yeniden ekranda. Sit-com oynamaktan keyif aldığını söyleyen Foster: Ben bedenimi malzeme yapmadım. sempatim ve çenemle varoldum ama ekranı konuşmayı bilmeyen mini etekliler doldurdu..

Sihirli dizilerin aranan oyuncusu, ekranların çikolata renkli 'şirine' sunucusu Defne Joy Foster, yine fırsatı kaçırmadı; atv'nin perili, büyülü fantastik dizisi 'Hayal ve Gerçek'le karşımıza çıktı! Geçen haftaki ilk bölümü çok sevilen dizide 'Gizem Abla' karakterini canlandıran ve insanların öldükten sonra cennete mi, yoksa cehenneme mi gideceklerini belirleyen Foster, "Bana kalsa herkesi cennete gönderirim" diyor. Melez güzel ile Türk annesi ve Amerikalı siyahi babasının nasıl tanıştıklarını, neden Amerika'da yaşamayı tercih etmediğini, özel hayatını, televizyon dünyasını bir bir konuştuk... Bu arada Foster, güzel giden bir ilişkisi olduğunu ve 2008'de evlenmeyi planladıklarını gözleri ışıldayarak müjdeledi!

AMERİKA BENİM İÇİN ÇOK KOLAY
* Babanızın Amerikalı, annenizin Türk olduğunu biliyoruz. Ama nasıl tanıştıklarını bilmiyoruz. İlginç bir hikaye olsa gerek. Anlatır mısınız bu hikayeyi?
Babam Amerikalı bir askermiş. Adamcağız, Türkiye'ye gelmiş; İzmir'e... Annem İzmirli, anneannem Fethiyeli. Böyle karışık bir ailenin çocuğuyum ben! Bunlar bir yılbaşı partisinde tanışıyorlar ve birbirlerine aşık oluyorlar. Yıl da öyle bir yıl ki, 1975 falan... Amerika'da ırkçılık yeni yeni bitmiş gibi babamın anlattıklarına göre... Burada zencilere karşı ırkçılık yoktur ama hiçkimse de kızının kalkıp bir zenciyle evlenmesini istemez. Anneannem karşı çıkmış tabii... Ortalığı yıkmış, 'seni evlatlıktan reddederim' demiş anneme... Ama tüm zorluklara rağmen bunlar evlenmiş ve ben olmuşum...

* Türkiye'de oluyor değil mi bu olayların hepsi?
Evet ben hep Türkiye'deydim zaten. Hayatımın çok kısa bir döneminde Amerika'ya gittim, bir 7-8 ay kadar.

* Herkes ABD'ye gitmek için can atarken siz neden orada kalmadınız?
Çok kolay orası... Burada yetişmiş biri için, eğer çok rahatına düşkün değilsen orası fazla kolay geliyor... Üstelik ben çalışma izni almayacağım çünkü Amerikan vatandaşıyım... Yani gitsem her şey tıkır tıkır işleyecek... Ama burada yaşamaya alışan birisi için o 'tıkır tıkır' bir süre sonra insanın zihnini bozar...

DİLİMİN KEMİĞİ YOK
* İnternette sizin için 'biraz patavatsız' yorumları var. Siz de kendinizi patavatsız buluyor musunuz?
Dilimin kemiği hiç yoktur! TV'de herkes belli kalıplardan çıkmış cümlelerle konuşur ama benim öyle değildir. Canım ne isterse konuşurum. Ama artık program kalmadığı için oyunculuğa kaydım.

* Programcılık kalmadı derken neyi kastettiniz?
Şimdi yine başladı 'Biri Bizi Gözetliyor' tarzı bir program... Ben onları Türk televizyonlarının katili olarak görüyorum. Daha doğrusu Türk insanının katili... Onun dışında TV'de eğlenceli bir şey yok. Televizyoncular da kavga edilmezse reyting olmayacak kaygısıyla düzgün bir şey yapmıyor. Ben 11-12 senedir bu işi yapıyorum. Biz çok ulvi şeylerden konuşmazdık ama keyifli vakit geçirtmek için program yapar, insanları gülümsetirdik. Şimdi stresten başka bir şey yok! Programcılık kalmadı gibi geliyor bana artık...

TV, BİR EĞİTİM ARACI DEĞİLDİR
* Sihirli dizilerle ilgili de eleştiriler var. Özellikle çocukları yanlış yönlendirdikleriyle ilgili...
O konuda Türkiye'yi şöyle bir sallamak istiyorum esasında! Televizyon bir eğitim aracı değildir. Pop kültüre hizmet eder. Ekrana çıkan insanlar, şarkı söyleyenler ya da futbolcular da çok kültürlü insanlar değildir. Aksine varoş kesimlerden gelirler genellikle... Ama bizdeki köşe yazarları nedense TV'den bir eğitim aracıymış gibi bahsediyor. Dünyada bir Harry Potter gerçeği varken, Türkiye'de böyle bir dizi çekiliyor diye 'çocukların kafası karışıyor' demek çok yanlış. Bir çocuğun sihirli dizileri izleyip de kafasının karıştığını zannetmiyorum. Onlar bizden daha cingöz!

* Futbolcu lafı geçmişken... Siz Galatasaraylı futbolculara seks performanslarıyla ilgili bir şey sormuşsunuz sanırım, çok yadırganmış... Neydi o olay?
Evet, merak ettim sordum. '90 dakika sahada koşan adam, zannediyorum çok iyi bir performans çıkartır yatakta' dedim. Onlar da buna katıldılar. Zaten ben de Galatasaraylı'yım. Onlarla iş gereği pek çok ortamda birlikteyiz zaten. Bunu övgü olarak aldıklarından çok da hoşlarına gitti. Ama hocaları yanlarında olduğu için cevap veremediler bana...

BEDENİMİ MALZEME YAPMADIM
* İsminizin başına hiçbir zaman 'seksi' kelimesi eklenmedi... Özellikle mi özen gösterdiniz buna?
Çok şükür, ekletmedim. Duruşum, oturuşum, kalkışım hiç öyle olmadı. Bedenimi malzeme yaparak bir yerlere gelmedim. Televizyonu mankenler, son dönemde şarkıcılar doldurdu. Mini etek giyip, fiziği güzel olan, biraz da konuşabiliyorsa program yapıyor. Ama ben çenemle kendime bu piyasada yer açtım.

 Ne kadar sihirli dizi varsa hepsinde oynadım

* 'Hayal ve Gerçek', üçüncü sihirli diziniz oldu... Niye hep bu tarz diziler rastlıyor size?
Evet, öyle... Önce 'Sihirli Annem' sonra 'Selena', en son 'Hayal ve Gerçek'... Ne kadar sihirli dizi varsa ben hepsinde oynamaya and içmiş gibiyim.

* Niye böyle?
'
Sihirli Annem' çok sevildi, çok izlenen bir diziydi. Diğer işler onun uzantısı sanıyorum. Benim tipim de, hani öyle özellikle beni düşünmezlerse, dramaya uygun değilmiş gibi olduğu için, böyle çocuk işlerinde kaynayıp gidiyoruz.

* Memnun musunuz sürekli bu tip dizilerde oynamaktan?
Drama oynamak herkesin istediği bir şey... Ama çok meşakkatli de bir iş aynı zamanda... Ben 'kebaba' düşkün olduğum için, sit-com'u seviyorum.

* 'Hayal ve Gerçek'teki rolünüzden bahsedelim.
'Gizem Abla' karakterini oynuyorum. Hayal diye bir kadın var ölüyor, bizim tarafa geçiyor Araf'a... Ben orada kayıtları tutuyorum. Diyorum ki; 'Şu kısacık ömrümde peri oldum, kötü oldum, sonunda da kayıtları tutuyorum. Hamdım, piştim yandım gibi'...

* Sihire, büyüye inanır mısınız?
A tabii canım... İnsan 4 sene 'Sihirli Annem' gibi bir dizi çektikten sonra ister istemez inanıyor.